“Geleceğin Sanayi Kenti” sloganıyla yola çıkan Başkent OSB, Ankara sanayindeki öncü girişimlerinin yanı sıra alanındaki her türlü gelişmeyi ve yeniliğe de yakından izliyor.
Başkent OSB Bölge Müdürlüğü, Ankara sanayisine 45 milyon lira mali ve teknik kaynak kullandıran ve ekonomik faydaların sosyal faydalara çevrilmesine önem veren Ankara Kalkınma Ajansı’nın “Temiz Üretim ve Endüstriyel Simbiyoz Projesinin” tanıtımına ev sahipliği yaparak, girişimcilerinin bilgilenmesini sağladı.
Başkent OSB Bölge Müdürü İsmet Üstündağ’ın açış konuşmasıyla başlayan bilgilendirme toplantısında konunun uzmanları, düşük yatırımlı ve kolay uygulanabilir yöntemlerle işletmelerde kullanılan malzeme, su ve enerji miktarının en aza indirilmesi; bunun yanı sıra atık oluşumunun azaltılması ve oluşan atıkların ekonomik kazanıma dönüştürülmesi konusunda sektörel bilgiler verirken, temiz üretim ve endüstriyel simbiyoz alanlarında başarılı dünya ve Türkiye örneklerini de anlattılar.
Prof. Dr. Göksel Demirer: Tasarruf rekabet avantajı sağlar
Sektörel Temiz Üretim Uygulamaları konusunda ilk sözü alan ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksel Demirer, çevresel etki yaratmayan herhangi bir insani etkinliğin olmadığını dile getirdiği konuşmasında, “Sabah arabamıza binerken de bir çevresel etkinlik yaratıyoruz, bir metal parçası ürettiğimizde ya da her gün 25 bin öğrencinin gelip gittiği bir kampus de çevreyi kirletiyoruz” dedi.
Başta su olmak üzere doğal kaynaklarda ciddi azalma olduğunu ve bunun da kaynakların verimsiz kullanılmasından kaynaklandığını belirten Demirer, “Biz kaynaklarımızı daha verimli kullanmalıyız. Ürüne dönüşemeyen maddeye biz atık diyoruz, dolayısıyla bir madde yüzde 70 ürüne dönüşüyorsa, yüzde 30 atık oluyor. Önemli olan ürünü yüzde 80’e çıkarırken, atığı da yüzde 20’yi düşürmektir” diye konuştu.
Konuşmasında 2 gramlık bir çipin üretimini örnek gösteren Demirer, şöyle konuştu:
“2 Gramlık çip için 700 gram gaz, 72 gram kimyasal, 1.6 Kg fosil yakıt, 15.6 Kwh/saat enerji, 32 litre su harcanırken bol miktarda katı atık, hava emisyonu ve yine 32 litre atık su söz konusu. Ürünün kendisinden ve kalitesinden ödün vermeden girdileri ve çıktıları azaltmamız gerekiyor. Yirmi yıl öncesi kullanılan ev telefonları 2.5 kilogram iken bugün 100 gram civarındadır. Demek ki bu olabiliyor.”
Avrupa’da yüzde 75’e varan kaynak ve enerji tasarrufunun artık mümkün olduğuna dikkati çeken Demirer, “Su tasarrufunuzu yüzde 10 azaltabildiğiniz koşulda, enerji giderlerinizi yüzde 5 azaltabildiğiniz ve hammadde tüketimini yüzde 15 azaltabildiğiniz koşulda, bu size ciddi bir rekabet avantajı sağlıyor” şeklinde konuştu.
Göksel Demirer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çevreyi unuttuk, insan sağlığını unuttuk, firma imajını unuttuk diyelim ki, ama biz bir şey üretiyoruz ve satmak istiyoruz. Doğal olarak, muhtemelen daha fazla satmak isteyeceğiz. Bunun da yöntemlerinden bir tanesi temiz üretim.”
Prof. Dr. Göksel Demirer konuşmasının ikinci bölümünde geniş bir ürün yelpazesine sahip “Makine ve Metal Eşya Sektörleriyle” ilgili temiz üretim ve endüstriyel simbiyoz örnekleri verdi.
Tuba Budak: Atıklar da bizim için kaynaktır
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’nden araştırmacı Tuba Budak da, sanayide kaynak verimliliği ve kimya sektöründe iyi uygulama örneklerine yer verdiği konuşmasında, doğal kaynakların verimli kullanılması, atıkların azaltılması ve geri kazanımlarının arttırılarak yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi.
Tuba Budak, şöyle konuştu:
“Aynı miktarda girdi ile daha fazla çıktı üretmek yani sabit girdi ile çıktı maksimizasyonu yapmak, daha az miktarda girdi ile aynı miktarda çıktı sağlamak, burada da sabit çıktı ile girdi minimizasyonu sağlamak veya üretim sürecinde kayıp veya atıkları azaltmak gerek. Kaynak verimliliği sadece enerjide verimlilik değildir. O sadece kalemlerden bir tanesidir. Kaynak verimliliğine baktığımızda hammadde, enerji kaynakları, üretim için gerekli olan tüm işletme tedarikleri ve atıklar ki bunlar geri kazanılabilen atıklardır. Bunların hepsi bizim için bir kaynaktır ve bunların verimliliğini sağlamamız gerekmektedir.”
Kaynak verimliliğinin hem tüketilen kaynakların miktarı hem de bu doğal kaynakların kullanımıyla ilişkili ekonomik fayda ve çevresel etkilerden ibaret olduğunu dile getiren Budak, “Kaynak kullanımı, ekonomik faydalar ve çevresel etkiler aslında üçü bir arada bir çark şeklindedir. Birinde harekete başladığınız anda diğerleri de bu hareketten etkilenecektir” dedi. Budak, uygulama aşamasının da proses iyileştirme, eko tasarım ile ürünün dayanıklılığı ve ömrünün artırılması şeklinde üç aşamadan ibaret olduğunu söyledi.
Dünya ve Türkiye kimya sektöründen bilgiler aktaran Tuba Budak, şöyle konuştu:
“Türkiye’de kimya sektöründe üretilen ürünlerin yüzde 30’u doğrudan tüketiciye ulaşan ürünler. Bunlar tekstil, ilaç, boya vs. Yüzde 70’i ise diğer sektörlerde hammadde ya da ara girdi olarak kullanılan ürünler. Bunlar da gıda, sağlık, inşaat, aklınıza gelebilecek hemen hemen bütün sektörlerde kimya sektörünün çıktısı onlar için girdi olmuş oluyor.”
Türkiye’nin kimya sektöründe yüzde 3 ihraç eden, yüzde 14 seviyelerinde ithal eden bir ülke olduğunu kaydeden Budak, Türkiye ve dünyada kimya sektöründe başarıyla uygulanan tasarruf uygulamalarından örnekler verdi.
Begüm Hacıyusufoğlu: Peynir altı suyu bile değerli
Boğaziçi Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma ve Temiz Üretim Merkezi’nden Fulya Kundaklar konuşmasını merkezin tanıtımına ayırırken, Begüm Hacıyusufoğlu ise, gıda sektörünün alt bölümlerinden olan süt ve süt ürünleri konusundaki temiz üretim uygulamalarını anlattı.
Türkiye’nin süt üretimiyle dünyada 12. sırada yer aldığını anlatan Hacıyusufoğlu, yıllık toplam 126 bin ton süt tüketildiğini söyledi.
Teknoloji modifikasyonu, enerji korunumu, hammaddedeki kimyasal korunum için işlemler ve peynir altı suyundan değerli maddeler kazanarak önemli tasarruf sağlandığını anlatan Hacıyusufoğlu, bunlar yapılırken kalitede hiçbir düşmeye izin verilmediğinin de altını çizdi.
Dr. Emrah Alkaya: 1 Kg kumaş için tüketilen 140 litre suyu 50’ye indirdik
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı uzmanlarından Dr. Emrah Alkaya, su kaynaklarının daha tasarruflu kullanılması için uygulanan projeler konusunda bilgi verirken, gıda, içecek, metal işleme ve makine, kimya, tekstil ve yüzey kaplama boya sektörlerinde tasarrufun başarıyla sağlandığını söyledi.
Tekstil ve yüzey kaplama boya sektörleri konusunda ayrıntılı bilgi veren Alkaya, temiz üretim konusunda üç farklı amaç belirlediklerini belirterek, “Kimyasal tüketim ve kirletici yükünün azaltılması, boya tüketimi ve uçucu organik birleşiklerin salımının azaltılması ile enerji verimliliği uygulamaları gerçekleştirmekle karbondioksit salınımlarının azaltılması konusunda toplamda 14 öneri geliştirdik” diye konuştu. Her bir başlıkta ortaya çıkan tasarrufu rakamlarla anlatan Alkaya, sadece 1 kg kumaş üretirken ortalama 140 litre su tüketildiğini, ancak uyguladıkları yöntemlerle bunu 50 litreye kadar düşürebildiklerini göstermiş olduklarını söyledi.
Danimarka’dan başarılı “Endüstriyel Simbiyoz” örnekleri anlatıldı
Danimarka Kalundborg Simbiyoz Merkezi’nden Malene Lasthein ve Mette SKOVBJERG, Endüstriyel Simbiyoz uygulamalarıyla ilgili çalışmalardan örnekler verdiler.
Ankara’da da Endüstriyel Simbiyoz uygulanacak
ODTÜ Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksel Demirer oturumun son bölümünde OSTİM’de endüstriyel simbiyoz projesi ile ilgili bilgiler aktardı.
Demirer, bir biyolojik terim olan simbiyozun endüstrideki kullanılmasının, basit ifadeyle firmaların tek başlarına halledemeyecekleri ama bir araya gelerek halledebilecekleri problemlerin halledilmesi şeklinde tanımlanabildiğini söyledi.
ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ NEDİR?
“Simbiyoz” biyolojik bir terimdir ve iki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yardımlaşarak bir arada yaşamaları anlamına gelmektedir. Endüstriyel ekoloji ile aynı yaklaşımı işaret eden endüstriyel simbiyoz doğadakine benzer şekilde birbirine yakın iki bağımsız endüstriyel işletme arasında madde ve enerji değişimi olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda, endüstriyel simbiyoz tercihen birbirine fiziksel olarak yakın olup, normalde birbirlerinden bağımsız çalışan iki veya daha fazla endüstriyel işletmenin bir araya gelerek hem çevresel performansı hem de rekabet gücünü artıracak uzun süreçli ortaklıklar kurması ve dayanışma içinde çalışmasını temsil eder. Diğer bir ifadeyle endüstriyel simbiyoz bağımsız işletmeleri, daha sürdürülebilir ve yenilikçi bir kaynak kullanım yaklaşımı çerçevesinde bir araya getirmektedir. Bu ağyapı, malzeme, enerji, su ve yan ürünlerin fiziksel değişimi de dahil olmak üzere, her türlü varlığın, lojistik ve uzmanlık kaynaklarının paylaşımı anlamına gelmektedir. Bu sayede endüstriyel kaynaklı çevresel ve sosyal problemlerin önüne geçmekle kalmayıp aynı zamanda ekonomik getiri de sağlanmış olmaktadır.
Endüstriyel simbiyoz ayrıca, Ar-Ge, inovasyon (yenileşim) ve kümelenme faaliyetlerinin yanı sıra, yeni iş alanları yaratma potansiyeli ile girişimciliği ve bölgesel kalkınmayı da destekleyen bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır.